hd porno porno hd porno porno

İki dil yaklaşımı ve İşitme engelliler

6.066 okundu

{loadposition header}
İKİ-DİL YÖNTEMİ

Ä°ki-dil yaklaşımı iÅŸitme engellilerin eÄŸitiminde göreceli olarak yenidir ve son zamanlarda yoÄŸun bir ÅŸekilde dikkat ve ilgileri üzerine çekmektedir. Yaklaşım hem total yöntem hem de doÄŸal iÅŸitsel-sözel yönteme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır denilebilir. DoÄŸal iÅŸitsel-sözel yöntemin çok ileri derecede iÅŸitme kaybı olan çocukların dil ve iletiÅŸim ihtiyaçlarını karşılayamadığı yönündeki eleÅŸtiriler açısından iki-dil yöntemi total yöntem ile aynı görüşleri paylaÅŸmaktadır. Ancak, yöntemin taraftarları, aynı zamanda, literatürde total yönteme yönelik gerek teorik gerekse de pratik anlamda gelen eleÅŸtirilere de katılmaktadırlar. Ä°ki-dil yaklaşımını birçok tanımı vardır. Genel olarak, erken yaÅŸlarda iki dilin simültane olarak öğrenilmesi olarak tanımlanır. Ancak, iÅŸitme engellilerin eÄŸitimi göz önüne alındığında iki-dil yöntemi iÅŸaret dili’nin ilk dil, sözel dilin ikinci dil olarak öğrenilmesi biçimindedir (Christensen, 1989; Bouvet, 1990). Bu tanımdan her hangi bir dilin diÄŸerine üstünlüğü biçiminde bir yorumun çıkartılmaması gerektiÄŸini vurgulamalıyız. Ä°ki-dilcilerin tartışmalarının ardında güçlü düşünsel ve ahlaki boyutlar vardır (Lynas, 1994). Birincil olarak, iÅŸitme kaybından kaynaklı “iÅŸitme engellilerin” engelli olmadıkları, fakat kendilerine ait ayrı dili ve kimlikleri olan bir alt grup oldukları dolayısıyla iÅŸitenlerden aÅŸağıda bir konumda olmadıkları yöntemin temel çıkış noktalarından biridir.

Ä°ÅŸitme engellilerin iletiÅŸim ve dil ihtiyaçlarını karşılayacak “gerçek” bîr dil olduÄŸu bunun da iÅŸaret dili olduÄŸu ve Ä°ÅŸaret Dili’nin iÅŸitme engellilerin anadili olduÄŸu (Bouvet, 1990) iddia edilmektedir. Hiç bir iletiÅŸim yöntemi sunulmadan kendi hallerinde bırakılan Ä°ÅŸitme engelli çocukların bir süre sonra kendiliÄŸinden doÄŸal bir biçimde iÅŸaretlerle iletiÅŸim kurmaya baÅŸladıkları gözleminden hareketle (Tervoot, 1961), Ä°ÅŸaret Dili’nin iÅŸitme engellilerin “biyolojik olarak tercih edilmiÅŸ” dili olduÄŸu ileri sürülmektedir. Bu nedenle, tüm iÅŸitme engellilerin ilk dillerinin Ä°ÅŸaret Dili olması gerektiÄŸi yaklaşımın birincil ilkesini oluÅŸturmaktadır. Ayrıca, iÅŸitme engellilerin sözel dili de öğrenmeleri gerektiÄŸi, çünkü günümüz dünyasında birçok bilginin yazılı biçimde sunulduÄŸu ve okuma yazmayı bilmemenin kiÅŸinin toplumda özürlü olabilmesiyle sonuçlanacağını Ä°leri sürmektedirler. Ancak, yaklaşımda sözel dilin kazanılmasında izlenen yol total yöntem ve sözelci yöntemlerden oldukça farklıdır. Çünkü bu yöntemler sözel dilin birinci dil olarak kazanılmasını savunurlar. Ä°ki-dilciler ise sözel dilin ikinci dil olması gerektiÄŸini ve sözel dilin ancak ilk dil olan iÅŸaret Dili’nin yeterli bir biçimde kazanılmasından sonra, okuma – yazmanın temel alınarak öğretilmesini savunmaktadırlar. Sözel dilin kazanılmasından sonra, bunun konuÅŸulan biçiminin öğretilmesinin iki-dil yönteminin bir hedefi olup olmadığı net deÄŸildir Yaklaşımın taraftarlarının bir kısmı sözel dilin konuÅŸma boyutunun iki-dil yönteminin kapsamı dışında bırakılması gerektiÄŸini {Hansen, 1990), diÄŸerleri ise iÅŸitme engellilerin okuma-yazmada yetkinleÅŸtikten sonra konuÅŸma programına baÅŸlanabilineceÄŸini savunmaktadırlar (Johnson, Liddell ve Erting, 1989)

Yönteme iliÅŸkin ÅŸimdiye deÄŸin ele aldığımız noktaları toparlamak gerekirse, iÅŸaret dilinin iÅŸitme engellilerin ilk dili olması gerektiÄŸi ve bu dile hâkim olduktan sonra sözel dilin, özellikle okuma yazma boyutunda, öğretilmeye baÅŸlanabileceÄŸi yönündedir. Ä°ki dil yaklaşımına iliÅŸkin en önemli sorulardan bin ne oranda iÅŸitme engelli çocuÄŸun erken yaÅŸtan itibaren iÅŸaret dili kullanılan ortamlarda bulunduÄŸu ve dolayısıyla süreçle dile hâkim olabilme ÅŸansına sahip olduÄŸudur (Lynas, 1994). Erken yaÅŸtan itibaren iÅŸaret dili ile iletiÅŸim kurabilmenin yollarından bin çocuÄŸun sosyalleÅŸmeye baÅŸladığı ilk ortam olan aile ortamındaki bireylerin, örneÄŸin anne ve babanın bu dile hâkim olup kullanmaları ÅŸeklinde olabilir. Ä°statiksel verilere göre anne-babası iÅŸitme engelli olan iÅŸitme engelli çocuklar tüm iÅŸitme engelliler grubunun % 5’inden daha düşük bir kısmını oluÅŸturduÄŸunu ve bu özelliklen taşıyan ailelerin tümünün de iÅŸaret dili ile iletiÅŸim kurmadıkları bulunmuÅŸtur (Lynas, 1994). Bu veriler çok az sayıda iÅŸitme engelli çocuÄŸun erken yaÅŸlardan itibaren iÅŸaret dilinin kullanıldığı ortamlarda bulunduÄŸunu göstermektedir. Bu soruna iliÅŸkin çözüm olarak, yöntemin taraftarları iÅŸiten ebeveynlerin iÅŸaret dilini öğrenmeleri ve kullanmaları için iÅŸitme engelliler ile yakın iliÅŸkiler içinde olmaları gerektiÄŸi biçiminde kolay eriÅŸilebilir olmayan hedefler önermektedirler. (Johnson ve ark, 1989) Tuckei ve Powell (1991, s 79) bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade etmekledirler, “iÅŸiten ebeveynlerin yeterli ve akıcı biçimde iÅŸaret dilini öğrenip, çocuÄŸunda tıpkı iÅŸiten çocukların annelerinden anadillerini öğrendikleri gibi, iÅŸaret dilini ebeveynlerinden öğrenebilecekleri tamamen pratik dışı bir öneridir”. Bu eleÅŸtirilere yanıt olarak, yöntemi benimseyenler çocuÄŸun olabildiÄŸince erken yaÅŸlarda örneÄŸin bir yaşından itibaren iÅŸaret dilini öğrenebileceÄŸi özel bir anaokuluna yerleÅŸtirilmesi gerektiÄŸini önermektedirler (Johnson ve ark, 1989) Fakat burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, çocuÄŸun bu kadar erken yaÅŸta anaokuluna gönderilmesinin onun duygusal geliÅŸimim olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceÄŸidir (Lynas, 1994)

İki-dil yönteminin taraftarları eğilim dili olarak işaret dilinin kullanılması gerektiğini, bunun çok verimli olup yüksek performanslarla sonuçlanacağını iddia etmektedirler. Çünkü bir yaş gibi erken bir yaştan itibaren işaret dilini kullanmaya başlayan işitme engelli çocuk okul yaşına geldiğinde işaret diline hâkim olup dil ve iletişim boyutundaki her turlu sorununu çözümlemiş ve okul ortamında yem akademik bilgilen öğrenmeye hazır olacaktır. Yeni bir yöntem olmasına ve son yıllarda çok popüler olmasına rağmen bu savı sınayan her hangi bir ampirik çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak, okul ortamlarında eğilimden sorumlu olan öğretmenlerin işaret diline hâkim olmadıkları ve bu dili akıcı olarak kullanamadıkları gerçeğinden hareketle (Christensen, 1989) önerinin pratik olmadığı düşünülebilinir. Bu tür eleştirilere yanıt olarak işitme engellilere eğitim verecek olan öğretmenlerin ana dili işaret dili olan işitme engelli öğretmenler olması gerektiği öne sürülmüştür. Bu öneri, sözü edilen nitelikte öğretmen kadrosu yetiştirildiği takdirde oldukça pratik ve verimli görünmektedir. Ancak, halı hazırda bu nitelikte öğretmen kadrosu yetiştiren kurumların çok az olması, yöntemin en azından bulunduğumuz noktada işlevsel olmayabileceğini göstermektedir.

SONUÇLAR

İşitme engellilerin eğitimindeki uç alternatif yöntem incelendiğinde ortaya çıkan tablo belirsizlik ve etik açmazlar içermektedir. Her ne kadar doğal işitsel sözel yöntemin işitme engellilerin sözel dili kazanmalarında başarısı geçmişe oranla çok daha fazla ise de, çok ilen derecede işitme kaybı olan turn işitme engellilere sözel dili kazandırmayı garantileyememektedir. Oldukça yaygın olan total yöntemin işitme engellilerin genel akademik ve dil standartlarını yükseltmede başarısı tartışmalıdır Çok yeni bir yöntem olan iki-dilciliğin başarısı konusunda yeterli ampirik bulgu yoktur işitme engelli çocuk adına alınacak kararların kim tarafından alınacağı ve ne tur kararlar alınması gerektiği sorulan da durumun etik boyutunu oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, iÅŸitme engelliler grubunun yapısının heterojenliÄŸini göz önüne alarak, sadece bir yöntemin tüm iÅŸitme engelliler için en iyi olduÄŸu yaklaşımının bakış açımızı daraltabileceÄŸini söyleyebiliriz. Günümüz eÄŸitim anlayışı öğrencileri biricik ve özgün bireyler olarak algılamak yönündedir. Bu tur bakış açısı eÄŸitimde bireyselliÄŸi ve dolayısı ile bireysel ihtiyaçların göz önünde bulundurulmasını da beraberinde getirmektedir. Ä°ÅŸitme kaybı olanları öncelikle “engelli” olarak görmek yerine biricik bireyler olarak algılamalıyız. Böylesi bir bakış açısı, eÄŸitim anlayışımızda esnekliÄŸi ve zenginliÄŸi de beraberinde getirecektir.

* Ar Gör. Filiz Polat
Anadolu Unv, İÇEM
ÖZEL EĞİTİM DERGİSİ

{loadposition header}

%d blogcu bunu beÄŸendi: